19 Ekim 2011 Çarşamba

Oyun Projeleri ( Oyunlar )

“Çocuklar akşama kadar sokaklarda oynadıktan sonra evlerimize:
-Şu ne?
–Hamam
–Herkes evine tamam!” diyerek dağılır ve giderken de akşam yemeğinden sonra tekrar sokakta buluşmak üzere söz verirdik. Yemek sonrası sokağa erken çıkanlar, çıkmayanların kapısının önünde bağırırdık:
- ……. çıkacaktı,
- Çıkmadı,


-Ekşidi,
-Turşudu,
-Sabahlara kalmadı"
Bu sözleri çocuk dışarı çıkana kadar tekrar ederdik. İçerde arkadaşımız bu sözleri duydukça hop oturur hop kalkardı, babası izin vermezse feryat figan göklere çıkardı. Ya azar işitir sesi kesilirdi ya da babasının biz dışarıdakileri dağıtmasıyla oyun arkadaşı bulmak için başka bir kapıya yönelirdik.

ANADOLU OYUNLARI EL EL ÜSTÜNDE
Önce sayışma ile bir ebe seçilir. Ebe yüzüstü yere yatar diğerleri ellerini yumruk yaparak ebenin sırtında üst üste kule gibi koyarlar ve hep bir ağızdan:
“El el üstünde
El kemerin üstünde
Kimin eli en üstte?”
diyerek ebeden hangi oyuncunun elinin en üstte olduğunu tahmin etmesini isterler. Ebe çocuklardan birisinin adını söyler eğer söylediği kişinin eli en üstteyse o diğerinin yerine ebe olur, ve oyun bu şekilde devam eder

This image has been resized.Click to view original image




ÇELİK ÇOMAK
Daha çok açık alanlarda oynanan bir oyundur. Oyuna bazen büyüklerin de katıldığı olur. Bu oyunda iki ucu yontulmuş kısa bir tahta yani çelik ile 50 – 60 cm uzunluğunda bir sopa yani çomak kullanılır. Oyun oynayacak olanlar iki gruba ayrılırlar. Bir tarafın oyuncusu eksik olursa bir kişi iki kişi yerine oynar ve bu kişiye “Eşi karnında” denir. Her iki taraftan birer kişi seçilir ve bu seçilen kişiler çeliklerini uzağa fırlatırlar. Hangi oyuncu çeliği daha fazla uzağa atabilmişe o taraf oyuna başlar (A takımı diyelim) Oyun başlarken yere küçük bir çukur açılır veya iki taş çeliğin boyu kadar aralıklı olarak yan yana konur. B takımı oyuncuları karşı tarafa geçer. Böylece oyun başlamış olur.
Oyuncu elindeki sopayla çukurun üzerine yerleştirdiği çeliği karşı B taraf oyuncularına doğru hızla atar ve sopayı yere bırakır. Eğer B taraf oyuncuları atılan çeliği havada yakalarsa hem sayı kazanırlar hem de çeliği kaptıran A takımı oyuncusu oyundan çıkmış olur. B takımı çeliği yakalayamadıysa, çeliği düştüğü yerden tekrar yerdeki sopaya doğru atarlar. Sopayı vurabilirlerse karşı A takımının oyuncusu yine oyundan çıkar. Vuramazlarsa A takımı çelikle sopanın arasındaki mesafeye bakarak B takımının bu mesafeyi kendi belirledikleri bir adımda almasını ister. Örneğin “3 adımda al, 5 adımda al” gibi. B takımında adımını büyük atabilen ve kendine güvenen bir oyuncu bulunmazsa, ya da bu adım sayısında çomaktan çeliğe ulaşamazsa A takımı adım sayısı kadar sayı alır. Eğer bu adımda yetişebilirlerse sayıyı B takımı alır. Oyunun başında kararlaştırılan sayıya ilk ulaşan takım oyunu kazanır. Bir sonraki oyuna kazanan taraf başlar. hangi tarafın oyuncularının tamamı ölürse bu defa diğer taraf oyuna başlar. Bir takım kararlaştırılan sayıya hiç puan kaybetmeden ulaşırsa oyundan çıkmış bir arkadaşlarını tekrar oyuna sokarlar.


ARPA ÇARPA
Oyun çıkmaz sokaklar, apartman aralarındaki dar bahçeler gibi sınırlı alanlarda oynamak için birebirdir. Bu oyunu oynayacak çocuklar aralarında bir ebe seçerler veya aralarından en büyüğü ebe olur. Ebe eline bir mendil alarak, herhangi bir hayvanın tarifini yapar;
Kasa kasa var kasa
Ayakları var kasa
Kuyruğu var kasa
Tüyleri var kasa gibi
Hayvanın tarifi yaptıktan sora, elindeki mendili karşısında dizilen oyunculara tek tek vererek tarif ettiği hayvanın ismini sorar, oyunculardan herhangi biri bilirse mendil ona verilir, diğer çocuklar kaçışmaya başlarlar. Mendil elinde olan oyuncu da onları kovalar ve mendille vurmaya çalışır. Vurulan oyundan çıkar. Oyunun ebesi bu ara “buğda buğda” derse elinde mendil olan oyuncu diğer oyuncuları vuramaz. Ancak ebe “Arpa çarpa” dediğinde vurabilir. Bu oyunda ebenin rolü büyüktür. Elinde mendil olan oyuncu diğer oyunculardan birini yakalayıp tam vuracağı sırada ebe ”Buğda buğda” yahut diğer oyuncular elinde mendil olan oyuncuya yaklaştıklarında “arpa çarpa” diyerek oyunu hareketlendirir. Vurulmadan en sona kalan ebe olur.




ÇÖMÇE GELİN
Şanlıurfa’da kurak geçen dönemlerde çocukların yağmur duası gibi oynadıkları bir oyundur Çömçe gelin. Çocuklar ellerine tahtadan çapraz şekilde yapılmış bir oyuncak alırlar ve Çömçe gelin adını verdikleri bu oyuncağı kapı kapı dolaştırırlar. Gittikleri evler çocuklara torbalar içinde bulgur veya ekmek verirken Çömçe gelinin üzerine su döker, bir miktar suyu da şakadan çocukların üzerine döker. Çocuklar bulgurun bir kısmını paylaşıp evlerine götürürken bir kısmını da Balıklıgöl’e götürüp balıklara yem olarak atarlar. Çocuklar ev ev dolaştırdıklarında kapıyı açana şu tekerlemeyi söylerler;
Çömçe gelin nar ister
Allah’tan rahmet ister
Koç koyun kurban ister
Balıklara yem ister
Ver Allah’ım ver
Bu yağmurdan bir sel...

Nostalji,Nostalji Resim,Nostalji Film,Nostalji Şarkı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder